22 Ocak 2012 Pazar

Aile Sosyal Destek Danışmanı (ASDD) Haberleri, Yorumları

2012 Ocak ayında, 3 bin aile sosyal destek danışmanı (ASDD) için ilana çıkılacak

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından geliştirilen 'aile uzmanı' uygulaması hayata geçiyor. Buna göre, özellikle herhangi bir geliri olmadığı için ekonomik sorunu olmayan hanelere oranla ailevi sorunlara daha açık halde bulunan 3 milyon aile, aile sosyal destek danışmanı (ASDD) ile tanışan ilk aileler olacak. Bu aileler, sosyal yardım alan aileler arasından belirlenecek. Sosyal yardım alan ailelerin haricinde ileriki dönemlerde, sosyal destek uzmanlarının sayıları artırılarak, Türkiye'deki, aile hekimliği uygulamasında olduğu gibi, tüm ailelerin uzmanlarının olması sağlanacak.

Bakanlığın şu an 1.500 sosyal yardım görevlisi bulunuyor. Bunlara ek olarak, öncelikle sosyoloji, psikoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, iletişim, halkla ilişkiler, sosyal hizmet bölümleri mezunları, yeterli başvuru olmaması durumunda yakın disiplinler ve 4 yıllık lisans mezunları arasından, KPSS'yi kazanmış (asgari 60 puan) yeni uzmanlar alınacak. Bakanlık kadrosunda bulunan 1.500 mevcut uzmanla birlikte, sahaya çıkacak sosyal destek uzmanlarının sayısı 4 bin 500 olacak. Bakanlık, ASDD istihdamı için Ocak 2012'de ilana çıkmaya hazırlanıyor. Bu kişilerin istihdam edileceği yerler her ilde bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları olacak. Uzmanlar, vakıf başkanlarına karşı sorumlu olacak. Tek bir uzman, 666 aileden sorumlu olacak.

Uygulamanın alanı ileriki yıllarda genişletilecek. Bakanlık, 2012'de 4 bin 500 ASDD ile başlatacağı uygulamayı 2013 yılında 7 bin 500 ASDD ile yürütmeyi planlıyor. 2014 yılında ise uygulama sonuçlarına göre yeni alımlar yapılabilecek. Bakanlığın hazırladığı çalışmaya göre sosyal destek uzmanları; Bakanlık içinde hizmet içi eğitimlere ve sınavlara tabi tutulacak. Eğitimlerde, kendi görev ve iş süreçleri ile ilgili bilgilendirmenin yanı sıra problem çözme teknikleri, yoksulluk ve sosyal dışlanma, aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet ile mücadele, çocuklara yönelik şiddet ve çocuk koruma kanunu, yaşlılık ve özürlülük, göç ve kente uyum süreci, ruh sağlığı ve davranış bozuklukları, gelişim dönemleri ve ergenlik sorunları, madde bağımlılığı gibi başlıklarda eğitim alacak. Karşılaştıkları sorunlar karşısında; Emniyet, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi birimlerle direkt iletişime geçecek.

***
r o j d a 19 Ocak 2012 17:33

Sosyal Yardım Sosyal Hizmetlerde Dönüşüm ve Aile Sosyal Destek Programı Çalıştayı

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Sosyal Yardım Sosyal Hizmetlerde Dönüşüm ve Aile Sosyal Destek Programı Çalıştayı”na katıldı.

Çalıştayın bakanlık için hayati önemi olduğunu vurgulayan Bakan Şahin; “Toplumun sorunları derin; sorunun bir parçası değil çözümün bir parçası olmalıyız ve toplumun önünde gitmemiz gerekiyor” dedi.
Şahin “74 milyonun her bireyini; kadın erkek, yaşlı genç, engelli engelsiz ayrımı yapmadan her insanın kazanımından ve potansiyelinden toplumun yararına ne şekilde çıkarımlar yapabiliriz amacımız bu. Testi kırılmadan ailenin yanında yer almak için aile sosyal destek programını hayata geçirmekle başlıyoruz” diye konuştu.

Programın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şahin, sosyal destek programına getirilecek olan puanlama sistemine ilişkin sorular üzerine, kullanımdaki Sosyal Yardım Bilgi Sistemi (SOYBİS) kapsamında 14 ayrı kurumdan 23 ayrı analizin yapılabildiğini anlattı.

Şahin, SOYBİS’le 2 milyona yakın ailenin ekonomik ve sosyal durumunun üç saniye içinde kontrol edilebildiğini açıkladı. Bu sistemin ikinci aşamasının TÜBİTAK’la yapıldığını ve puanlama sistemi getirileceğini dile getiren Bakan Şahin, böylece kalıcı yoksullukla dönemsel yoksulluğu birbirinden ayıracaklarını belirtti.

”Şimdi TÜBİTAK’la şöyle bir çalışma var. Önce kalıcı yoksulluğu belirlenecek. Eğer çok yaşlıysa, çalışamayacak durumdaysa, zihinsel özürü varsa, toplumun ondan istifade edecek durumu yoksa bu bir kalıcı yoksulluktur. Sosyal devlet olarak bunun yanında durmamız gerekir. Diğer yandan dönemsel yoksulluk dediğimiz durum var. Baktığınız zaman eğitim, sağlık gibi bir takım destekler verildiği zaman istihdama katılmasına engel kalmıyor. Yani bu vatandaşlarımız bir takım lokal desteklerle sistemin içine girebiliyor, yoksulluktan da kurtulabiliyor.”

Devletin verdiği mali desteklerden dolayı insanların gidip çalışmak istemediği şeklinde toplumda bazı farklı şikayetlerin bulunduğunu da ifade eden Şahin; “Yeni oluşturacağımız modelde -biz şu kadar mali yardım veriyoruz, bunları bunları sağlıyoruz. Ancak size sunulan istihdamla ilgili olanakları değerlendirmezseniz biz de size verdiğimiz yardımı kesmek durumunda kalacağız- diyeceğiz. Hak temelli ve adil bir şekilde herkese eşit ve adaletli bir sosyal yardım sistemini getirmek istiyoruz. Adaletin olmadığı yerde huzur ve barışın olamayacağını biliyoruz” diye konuştu.

Mevcut sistemde sosyal yardımlaşma ile istihdam bağlantısının zayıf olduğunu dile getiren Şahin, ”Yardımın dışında kalan birey, yoksulluk sınırına geldiyse onun sistemin içine gireceği bir modeli hayata geçirmek durumundayız. Bunları nasıl çözeceğimizle ilgili büyük bir irademiz var” dedi.

***
savior 18 Ocak 2012 22:44

bugün akşama kadar çalıştaydaydık.

asdep kapsamında alınacak asdd kadrolarının kimlerden oluşacağı, alınma şekli, görev ve yetkileriyle ilgili çok geniş katılımlı toplantının komisyon başkanlığını sosyoloji derneğinden prof.dr.nilay çabuk yönetti.
birsen gökçe hoca kırık ayağıyla çalışmaya katıldı.

verdiği örnekler müsteşar ve katılımcılar tarafından ilgiyle karşılandı.

önerileri tutanaklara geçti.

yarın çalışmanın devamı var. Birsen hoca rahatsızlığı nedeniyle katılamayacak fakat nilay hoca komisyon başkanı olarak çalışmaları yönetecek.

bizler alınacak arkadaşların kadrolu, sosyoloji,psikoloji ve sosyal hizmet bölümleri mezunları arasından olması gerektiğini, alımların kpss dışında önce yazılı sınavla yapılması gerektiğini ve son olarak da çalışma alanları olarak vakıfların değil, shm'lerin olması gerektiğini söylüyoruz.

mülakat olmasın diye diretiyoruz... fakat mülki idare amirleri (kaymakamlar- valiler)mülakat olması ve çalışanların vakıflara alınması için bastırıyorlar.

ancak en nihayetinde iki savununda + ve - yönleri olduğu için kararı yöneticilere (müsteşarlar ve bakan) bırakmayı tüm yönlerin yazılmasını uygun bulduk. yöntem bu şekilde. ancak daha fazla detay paylaşamıyoruz şimdilik.

ve sosyoloji derneğine büyük katkılarından ötürü özellikle teşekkürlerimi yenilemek etmek isterim.

***
savior 19 Ocak 2012 18:35

çalıştayın 2. günü bitti.

Çalıştayın teknik ve oluşturulma eleştirileri saklı ve taraflara iletilmesi ile birlikte yükselen bir trend olarak "MANEVİ" sosyal hizmet yönelimi bu çalıştaya da damga vurdu.

diyanet işleri başkanlığı asdd elemanı için " bu unvanlar arasında ilahiyatçılar olmalı" diyerek kimsenin aklına gelmeyen güncel bir yönlendirme de bulunmuştur.

ayrıca sosyal hizmet verecek kişinin diyanet olması, bu ülkenin heterodoksi ya da protestan din anlayışlarına sahip kişilerin de bu ulvi insanlardan sosyal hizmet almaları son derece dikkatimizi çeken ve malesef sadece bir hoca tarafından "durun siz ne yapıyorsunuz" denilerek yanıtlanan olay olmuştur.

neyse,

çalıştayın 2. günü bitti.

mülakat kesin çünkü yönlendirme/ sonuç metnine yazılı sınavı sadece! KPSS İÇİNDE ÖZEL SORULAR SORULSUN gibi, gerçekleşmesi imkansız bir "çözüm" şeklinde yazdırdılar.

ayrıca kaymakam ve vali başkanlığındaki bir komisyon marifetiyle işe alınması gibi bir yönelim daha var.
alım sayıları belli değil. ama genel yönelim tekrarlandı. 2012- 3200 kişi 2013- 4000 kişi 2014- 7000 kişi. Toplamda Türkiye genelinde bu çalışma kapsamında taranacak 2.500.000 aile var. nüfus ise yaklaşık 15 milyon kadar. yani aslında ihtiyaç olan asdd sayısı belli 12000 civarında.
alımların "kahraman" vakıflar tarafından yapılması! öngörülüyor.

fakat kötü bir haber vereceğim sanırım. şuan vakıflarda tahminen söylüyorum 1500 civarında "sosyal yardım ve inceleme görevlisi" var. bu yıl onların da kadroları bu unvana dönüştürülebilir. dolayısıyla 3200'ün 1500 ü belli diyebiliriz böyle olursa. Bir de Sosyal hizmetler il müdürlüğünde çalışan meslek elemanları: sosyal çalışmacılar, sosyologlar, psikologlar ve çocuk gelişimcileri vb kadrolar isterlerse asdd olabilecekler.
büyük ihtimalle asdd lerin vakıfta çalışmaları münasebetiyle iş güvenceleri olmayacak! (sonuna kadar karşıyız)

asdd olacak olan sos.hizmetlerdeki bu unvanlar da iş güvencesiz çalışacakları için bunu sadece AİLESİNİ BİR ARAYA GETİREMEYEN! meslek elemanları tercih edecektir, böyle bir kapı olsa bile çok kullanılacağını düşünmüyorum.

yani ilk yıl, bu yıl için 3200 kadronun aşağı yukarı 1500 tanesi belli gibi bu şekilde olursa.
yani alım sayısı otomatik olarak düşmüş oluyor bu yıl için.

çalıştayın sonuç raporları henüz yazılmadı. sosyoloji derneğinden prof. dr. nilay çabuk hoca, asdd çalışmasının raporunu hazırlayıp bakanlığa sunacak.

umarım yöneticiler çalıştay yönlendirmelerinden sadece işimize yarayan ve BİLİMSEL ve ÇAĞDAŞ sosyal hizmet modellerini uygulama yolunu seçerler.

***
savior 19 Ocak 2012 22:39

benim kişisel görüşüm şu: öncelikli alım!

şöyle: sosyolog, psikolog, sç. başvurması durumunda öncelikli olarak alımın bu bölümlerden gerçekleşmesi, başvurmaması durumunda ya da kontenjanın dolmaması durumunda (her sosyolog psikolog sç. kpss den 60 alamıyor)başta:

iletişim fakülteleri mezunları ile ts bölümlerinden bazılarından alım yapılmasını! ASLA iibf mezunlarından alım yapılmaması gerektiği...

bu ayrım malesef faşizan bir ayrım gibi gelebilir. hatta biz devletten daha çok mu biliyoruz? devlet açmış, açık öğretimi biz işe girmelerini iibf bölümlerini nasıl engelleriz? ama şu unutulmamalı: siz öyle bir adam koyacaksınız ki ortaya,

çok affedersiniz, açık söylemeliyim ki olayın önemi kavransın:

o mahallede kimin orospu,

kimin madde satıcısı,

kimin suça bulaştığı,

kimin kocasından boşanmak istediği,

kimin hırsız olduğu,

kimin "çarpık" cinsel ilişkilere sahip olduğu

kimin kocası tarafından pazarlandığını,

kimin tacize maruz kaldığını,

kimin...

kısaca kimin kim olduğunu bilecek/ en azından bilmesi hedeflenen

bir kişi ortaya çıkartacağız.

bu nedenle

bir müteahhit gibi

herkese açık bir iş,

olmamalı bu iş.

bu anlamda iletişimci arkadaşlar ihtiyacı karşılamak üzere yetersiz kalındığı anda mutlaka içeride olmalılar.

ama ihtiyaç olduğu anda mutlaka öncelikli olarak öğretmen vs. değil, iletişimci arkadaşlar bu boşluğu doldurmalı...

***
savior 21 Ocak 2012 14:46

arkadaşlar asdd'lerin giderleri genel bütçeden ödenmeyecek, fondan karşılanacak. yani bütçe dışı kamu kaynağından...
ayrılan büyük bütçe hocamın dediği gibi sosyal hizmetler ve evde bakım/ kmç için...
yardımlar ise yine fondan yapılacak, toki de fondan...
---
alımların şubatta olacağını söylemişti bakan hanım ancak mümkün değil. dolayısıyla atanmak için bekleyen arkadaşlarım lütfen her habere inanmasınlar. kpss ye çalışsınlar bu çok ciddi. çünkü alımların genele yayılması durumunda pek çok iibf ci müsabık olarak karşımızda olacak.
----
ayrıca ASDD konusunda bildirdiğim görüşler şu şekildedir:

(burada bir tablo vardı ancak bu forumda şekil kullanılamıyor)

Değerlendirmeye başlamadan önce kafamızdaki bir kabulün olduğu ifade edilmelidir. Bu önkabul “Ülkemizde ASDD’nin taslak görevleri ile SHM’nin ve SYDV’lerin mevcut görevlerinin kesişim kümesini görmek aslında bu anlamda bu personelin hangi kurumda istihdam edileceğine dair bir işaret olarak kabul edilebilir. Bu kümeleme Sosyal Hizmet Merkezlerinin ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının mevcut durumlarıyla, ASDD için tanımlanan görevlerin çakışmasıdır. Buna göre:

A: Sosyal Hizmet Merkezleri
B: ASDD çalışanlarının görev ve sorumlulukları
C: SYDV’lerin görevleri

1. Sosyal Hizmete İhtiyaç duyan birey ve ailelerin tespit edilmesi,
2. İhtiyaç duyulan sosyal hizmet modelinin belirlenmesi,
3. Sosyal Hizmet modelinin uygulanması,
4. Uygulanan modelin takip edilmesi,
5. Kamu- kurum- kuruluşları ile STK’ların arasında ihtiyaç duyulan hizmetin giderilmesi ilişkin koordinasyon ve iş birliği,
6. Risk haritasının oluşturulması,
7. Sosyal yardım ihtiyacı duyan bireylerin tespiti,
8. Muhtaçlık tespitinin yapılması,
9. Sosyal yardım alacakların tespiti,
10. Özürlü, yaşlı bakım hizmet ve yatılı kuruluşlarla çalışmalar,
11. Çocuklara dair hizmet ve yatılı kuruluşlarla çalışmalar
12. Kadınlar için sosyal hizmet kuruluşlarıyla çalışmalar,
13. Sosyal yardımların fayda sahiplerine ulaştırılması ve Vakıf faaliyetleriyle ilgili yürütülen diğer görevler,

Kümeleme çalışmasından da anlaşılacağı üzere ortaya çıkan şekil, SHM’ler ile SYDV’lerin mevcut görevleriyle ASDD’nin tasarlanan görevlerinin dağılımının kesişim kümesidir. Elbette ASDD’lerin SYDV’lere alınması iradesi gösterildiğinde zorunlu olarak Vakıf’ın görev tanımlarının da, dolayısıyla 3294 sayılı kanunda yer alan ve yoksullukla mücadele perspektifli kurulan Vakıf kanununun da değişmesi gerekmektedir. Bu değişim ve tarama, müdahale/ yol gösterme, denetleme görevinin sosyal hizmetlerin tüm yönleri düşünüldüğün de Vakıflara verilirse SHM’lerin hangi görevleri yerine getireceği cevaplanması gereken başka bir sorudur.
ASDD elemanlarının seçimi ve işe alım süreçlerine ilişkin olarak komisyon tartışmalarında ciddi boyutta farklılaşmalar olduğu görülmüştür. SYDV çalışanları bugün yardım dağıtımları konusunda büyük işler başarmakta fakat iş yoğunluğu nedeniyle SYDV’lerde personel sıkıntısı yaşamaktadır. Komisyonlarda Mülki İdare Amirleri ve Vakıf çalışanları, bu sebeple, ASDD’lerin Vakıflara alınması gerektiğini ifade etmektedir. Oysa ASDD’lere öngörülen görev ve sorumluluklar ile SYDV’nin mevcut görevleri arasındaki kesişme yukarıda gösterilmiştir. Dolayısıyla Vakıfların personel ihtiyacı ile ASDD’nin görevleri kısmen kesişmekle birlikte, personel ihtiyacı bu yolla karşılanmamalıdır.

Personelin işe alım sürecinde tercih edilecek olan KPSS sıralamasından sonra uygulanacak mülakat yöntemi, çeşitli şaibeli durumlara kapı açacak bir husustur. Bu aynı zamanda bu mülakatı gerçekleştirecek komisyon üyeleri üzerine de baskı yapılması anlamına gelmektedir. Bu baskının bazı yerlerde işe yaraması kaçınılmazsa da birçok yerde engellenmesi sonucu değiştirmeyecek, kadrolaşma iddialarını mutlaka gündeme getirecektir. Dolayısıyla KPSS sıralaması ardına, yazılı bir sınav, daha sonrasında ise torbadan soru çekerek ve merkezi olarak yapılacak olan bir mülakatın daha yerinde olacağı düşünülmektedir.

Alımlar 4-B’li ya da kadrolu statüde olmalıdır. Vakıflarda çalışmak üzere, personelin işçi statüsünde sözleşmeli yapılması pek çok farklı tehlikeyi barındırır. ASD Danışmanı sadece “kimin yoksul” olduğu ile ilgilenmeyecektir. Dolayısıyla hangi mahallede değil! Hangi evde “kimin” yaşadığını bilecektir. Biraz daha açarak; hangi evde hayat kadının yaşadığını, hangi evde uyuşturucu madde kullanıldığını, hangi evde hırsız yaşadığını, hangi evde suça itilmiş, cinsel olarak istismar edilmiş çocuk olduğunu, hangi evde hangi kadının eşinden kurtulmak istediği gibi Oldukça özel ve mutlaka gizli tutulması gereken bilgilere sahip olacaktır. Bu nedenle biz, ASDD’yi aynı zamanda “yönlendirici ajan” olarak tanımlayabiliriz.

Bu yönlendirici ajanlar, gözlem ve görüşme yoluyla topladıkları bilgileri mutlaka bir merkezde değerlendirmeye tabi tutmalıdır. Bu da çakışma bakımından ihtiyaç duyulan merkezin SHM’ler olmasını zorunlu kılmaktadır. Nihayetinde alandan toplanan özel ve gizli bilgilerin Vakıf Mütevelli heyetleri önünde tartışılmaması, sosyal hizmet anlayışının temel ilkesinin yerine getirilmesinden başka bir şey değildir. Bir SHM’de bir personelin yazdığı raporu, diğer personelin okumaması bir gelenek iken, özel bir verinin mülki amirden muhtarına, ilgili ilgisiz kurum müdürlerinden “sivil” toplum temsilcisine kadar çeşitli yerlerden gelmiş insanların önünde tartışılması ciddi bir hata olacaktır.

Ayrıca ASDD’lerin Vakıflarda istihdam edilmesi bu kişilerin sözleşmeli olarak çalışmaları ve işe girip çıkmalarının mülki amirin/ mütevelli heyetinin kararına göre olduğu tekraren söylemek gerekir. Yeni atanan ve uyum içinde çalışan ASDD ve mülki amir, bir sonraki dönemde yeni gelen kaymakamla çalışamayabilir. İşten çıkarılması durumunda çok değerli ve önemli bilgilere sahip olan birinin ortada kalması çok ciddi tehlikeler barındırmaktadır ve bu tehlikeler herkes tarafından kolaylıkla tahmin edilebilir.

ASDD’nin yerel mülakatla seçilmesi ve bölge halkından biri olması elbette önemlidir. Ancak SYDV’lerce yaşanan en büyük sıkıntılardan biri “personelin taraf/ adam tuttuğu” iddiasıdır. Mutlaka dikkat edilmesi gereken bir husustur. Alternatifi olarak merkezi atamayla tayinin tercihler üzerinden yapılması ve atanan yerde 5 yıl çalışma zorunluluğu konulması çoğu zaman yeterli bir tedbir olacaktır. Elbette bazı özel durumlar da 5 yıllık çalışma şartına uymayabilir. Eğer bu yol takip edilecekse mutlaka ilanda bu şart yer almalıdır.
Ülkemizdeki önemli sorunlarından biri de herkesin her işten anlamasıdır. Bu nedenle ASDD olacak kişiler arasında belli mesleki yeterlilikler aranması gerekmektedir. Eğer her TS ve TM lisansı bitiren kişi ASDD olacaksa, ASDD çalışmasının yapılmasına da gerek olmayacaktır. Bu nedenle ASDD’ler sadece sosyoloji, psikoloji ve sosyal hizmet bölümü mezunlarından alınmalı, yeterli personel olmaması halinde iletişim fakülteleri mezunlarından tercih edilmelidir. Ancak açık öğretim fakültesi de dahil olmak üzere işletme, iktisat gibi alanlardan gelen kişilerin ASDD olmamasına özel önem gösterilmelidir. 2 aylık eğitim ile ASDD unvanının alınması sürecinde çoğu zaman iktisat bitirenlerin sınavları geçse bile saha performanslarının yeterli olup olmayacağı baştan düşünülmelidir.

Personel ihtiyacının bu unvanlardan karşılanıp karşılanmayacağı hususunda elimizde sağlam doneler de vardır. Bugün Türkiye’de 64 üniversitede sosyoloji bölümü olup 8500’ün üzerinde kişi, 2010 KPSS’ye girmiştir. Bugün 16 üniversitede sosyal hizmet bölümü vardır ve neredeyse her gün bir başkası açılmaktadır. Psikoloji bölümlerinin sayıları da oldukça fazladır. Böyle bir durumda elimizde psikoloji ve sosyal hizmet bölümü mezunları sayısı olmasa bile bölüm sayılarının çok oluşu önemli bir veridir. Ayrıca MEB’in yaptığı gibi tercihte bölüm önceliği ile ASDD seçmek de bir başka değerli alternatiftir.

İlahiyat ve öğretmenlik alanları ASDD olunabilecek alanlar olarak belirlenmemelidir. Bu alanlar tarama ve uygun görülme sonrasında uzman desteklerinin alınması gereken alanlardır. Ayrıca ülkemizin dinsel inanış farklılıkları da göz önüne alındığında farklı formasyonlara bu modelin yararlı olabileceğini düşünmek çok yerinde olmayacaktır. Tekraren söylemekte yarar vardır ki, ülkemizde yaygın olarak görülen heterodox ve Protestan dinsel anlayışlar söz konusu olduğunda ASDD’lerin sosyoloji, psikoloji ve sosyal hizmet mezunları arasından KPSS sıralamasında öncelikli olarak seçilmesi, daha sonra ise başta iletişim fakülteleri olmak üzere bir iki yakın bölümden alımların yapılmasının daha doğrudur. İlahiyatçılar ve öğretmenler uzman oldukları alanlarda ihtiyaç tespit edildiğinde mutlaka müdahale etmelidirler. Bu anlamda SHM’nin en önemli paydaşlarından ikisini Müftülükler ve Milli Eğitim Müdürlükleri oluşturmaktadır.

ASDD’lerin SHM’de Çalıştırılması Sözkonusu Olduğunda Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:

• (Mülga) Sosyal Hizmetlerin ücret politikası son derece adaletsiz bir yapıdadır. Meslekler aynı işin farklı bölümlerini ya da çoğu zaman aynı işi yapmalarına karşın farklı ücretler almaktadırlar. Özellikle sözleşmeli çalışan personel arasında bu farklı ücretlendirmeler ciddi iş ve yönetim krizlerine neden olmaktadır. Her bir meslek elemanının ayrı ayrı bilgisine ihtiyaç duyulduğu sosyal hizmet sürecindeki ücret adaletsizliğinin en önemli örneklerinden biri sözleşmeli çalıştırılan personelin aldığı ücretlerde görülmektedir. 4 –B statüsünde, 5 yıldan az tecrübeli bir sosyal çalışmacı 1812,02 TL ücret alırken, 5 yıldan az tecrübesi olan bir sosyolog 1.390,87 TL ücret almaktadır. Bu husus kendi başına büyük bir problemken, ASDD’nin alacağı ücretlerin bu unvanlardan da farklı olması başka sorunları doğuracak, bir süre sonra ASDD ya da meslek elemanları işleri birbirlerinin üzerine “yıkmaya” çalışacağı, SHM içinde böyle bir adaletsiz durumun varlığının devam etmesi ise , ASDD’nin çalışması ne kadar mükemmel olursa olsun hizmetin üretilmesi anlamındaki sıkıntıyı gidermek bir tarafa, iş yükünün artması ve eşitsiz ücret politikası bu çatışmayı arttıracağı düşünülmektedir.

• (Mülga) Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri personeli arasında sosyal çalışmacı statüsündeki kadrolar diğer kadrolar üzerinde “bilirkişi- tek yetkili” gibi davranmakta ve mesleki bir fanatizmi sürdürmektedir. Artık her yöneticinin bildiği gibi bu husus yıkıcıdır ki yeni yapılanmada bu oluşumlara izin verilmemesi gerekmektedir. Dolayısıyla eski mesleki kamplaşmayı teşvik edecek olan ve çalışma yaşamını özellikle liyakat ilkesini zedeleyecek olan ASDD’lerin koordinatörlerinin sosyal çalışmacılardan olması yönündeki belirlemeden derhal vazgeçilmesi son derece önemlidir. Dahası hiçbir konuda, hiçbir mesleğe mesleki fanatizm yaptırılmasına müsaade edilecek fikir ve uygulamalardan kaçınılmalıdır.

• İşe başlarken sahada olan SHM’lerin görüşlerinin alınması gerekmektedir. Her bölgenin özel durumları ve çalışma koşulları göz önüne alınmalıdır.

• SHM’de görevli meslek elemanlarının sayısı ile ASDD’nin sayısı paralellik göstermelidir. Aksi halde tarama ve tespit sürecinin hızlı ancak müdahale sürecinin gecikmesi kaçınılmazdır. Örneğin 30 tarama görevlisinin (ASDD) olduğu bir SHM’de 6 meslek elemanının olması tespit edilenlere hızlı hizmet götürülmesi konusunda ciddi aksaklıkları doğurması beklenen bir olumsuzluktur.

• Haritalar üzerinden çalışma ilkesi geliştirilmeli, “Aile Hekimi” uygulamasından farklı olarak ASDD’lere bölgesel olarak sorumluluklar verilmelidir. Kullanılacak bilgisayar yazılımları da buna paralel olmalıdır. Her tarama çalışması bu anlamda büyük riskler taşımaktadır. Bilindiği üzere taramalarda, denek ya da örnekleme dahil olan kişilerin mutlaka reaksiyonel tepkilerinin alınacağı, taramanın tekrarlanması durumuna bağlı olarak gerçek sonuçlara ulaşılacağı defalarca kanıtlanmış bilimsel bir gerçektir. Bu noktadan hareketle taramaların sürekli hale gelmesi ASDD’nin bölgeyi yakından tanımasıyla ilgilidir ve ASDD’lerin iş yükleri buna göre belirlenmelidir. Gerek ASDD’nin gerekse SHM’deki meslek elemanın etkin kullanabileceği bir yazılım programının (örneğin harita üzerinde hane hane elde edilen ve işaretleme ile tarama formlarının ayrı ayrı girilen raporlar) geliştirilmesi, çalışmanın koordine edilmesinde, gidilecek bölgelerin seçiminde son derece yararlı bir unsur olacağı düşünülmektedir.

• ASDD’lerin 4-B alınması durumunda da ilana mutlaka en az 5 yıl atandıkları bölgede çalışma zorunluluğu getirilmelidir.

• Görev tanımları netleştirilerek diğer meslek elemanlarının görev ve sorumluluklarından farklılaştırılmalıdır.
ASDD’lerin SYDV’lerde Çalıştırılması Sözkonusu Olduğunda Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:
Öncelikle ifade etmeliyiz ki tercihimiz, ASDD’lerin SYDV’lerde çalıştırılmaması yönündedir.

• SYDV’lere alınması durumunda ASDD’lerin temel ve neredeyse yegane görevi tarama olacağı için ve artık özellikle SYDV’ler ve diğer kurumların dağıttıkları yardımlardan tüm vatandaşların haberdar olduğu ve sempatik kanallar da kullanılarak bu taramanın en kısa sürede tamamlanması kaçınılmazdır. Bunun karşılığında toplanan bilgiler bir yerde ve birileri tarafından analiz edilerek, muhtemelen çoğunluğu SHM’lere iletilecektir. SHM’ler 6 kişilik kadrolarıyla bu tarama hızına yetişemeyeceklerdir. Hızlı tarama geç ulaşma/ hizmet sağlama başka sorunları doğuracaktır. Bu anlamda SHM’lerde meslek elemanı istihdamına gidilmesi gerekmektedir. Bu sorun ASDD ile SHM’lerde görevli personelin sorumluluk alanlarının çakışması nedeniyle herhangi bir aksaklığa sebep olmayacak, tespit edilen kişi- aile aynı anda aracı olmadan hizmete erişecektir. Başarısız olunan noktada tıkanıklığın nerede olduğu daha şimdiden görülmekte olup çalışmanın tıkandığı nokta, yukarıda anlatıldığı üzere SHM’dir.

• SYDV’ler mülki amirlerin ve mütevelli heyetlerin belirlemelerine göre çalışmaktadır. Bu anlamda ASDD elemanlarının başka bir pozisyonda görevlendirilmemesinin sağlanması gerekmektedir.

• ASDD’nin önemli bilgilere sahip biri olarak çalışan olarak mutlaka sürekli istihdam edilmesi gerekir. Ancak bu SYDV çalışma ilkelerine göre mümkün değildir. Sözleşmeleri yenilenmeyen çalışanların elde ettikleri bilgiyi gizli tutmalarıyla ilgili bir takım tedbirler alınması ve bunun, işten ayrılış üzerinden uzun süre gerçekleşse bile ölünceye kadar sır olarak kalmasının sağlanması gerekmektedir.

• SYDV’lere bu görev verildiğinde mutlaka kanun değişikliği yapılarak 3294’e Vakıf görevleri arasına tanımlanan Sosyal Hizmet görev ve sorumlulukları da eklenmelidir.

• SYDV’nin kamu tüzel kişiliği olması nedeniyle dağıttığı yardımlar HAK TEMELLİ değil, YARGI TEMELLİ’dir. SYDV’nin yardıma ve sosyal hizmete ilişkin görev ve sorumlulukların mevzuatla belirlenmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda mütevelli heyetinin de yetkilerinin, yasalara devredilmesi anlamına gelmektedir.

SONUÇ

ASDD’lerin SHM’ler aracılığıyla, yazılı sınavlar sonucunda gerçekleşecek mülakatla, kadrolu yada en azından 4-B’li olarak istihdam edilmeleri, istihdam edilecek bölümler arasında sosyoloji, psikoloji ve sosyal hizmetlerin KPSS sıralamasında öncelikli olarak tercih edilmeleri ve eğer başvuran ya da istihdam açığı oluştuğunda başta iletişim fakülteleri mezunlarının değerlendirilerek diğer bölümlere (antropoloji, felsefe vb.) fırsat tanınmasının gerektiği, ücret politikasının hem SHM’de (ASDD’nin yüksek ücret alması da başka bir sorun oluşturacaktır) acilen düzenlenmesi, SYDV istihdamına yönelik fikirlerden vazgeçilerek, Maliye Bakanlığı ile bir an önce görüşmelerin başlaması ve gerekirse istihdama ilişkin ihtiyaç duyulan kaynağın Maliye Bakanlığında bulunmaması durumunda Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından kaynağın Maliye Bakanlığına aktarılacak bir formülün bulunması, aynı formüle bu projeye özel olarak alımların hızlanmasına ilişkin maddelerin eklenmesi, özel bir yönetmeliğin hazırlanması sağlanmalıdır.
ASDD unvanının tüm SHM’de yer alan meslek elemanlarına genelleştirilmesi, yeni alınacak personelle sosyal hizmetin tarama, teşhis ve tedavi süreçlerinin belirlenmesi, kontrollerinin yapılması tek elden gerçekleştirilebilecektir. Aslına bakılırsa İngiltere örneğinde olduğuna benzer şekilde ASDD unvanının tüm meslek elemanlarına uygulanması yekten ve tüm ülke genelinde paralellik gösteren bir yönelim sergilenmesine imkan sağlayacaktır.

SHM’lerin şuan ülkenin dört bir tarafında açılmamış olması, bir eksiklik olsa da SYDV’lerin tüm ilçelerde olması zorunlu olarak ASDD’lerin oralarda istihdam edilmesini gerektirmemektedir. Vakıflarda istihdam edilse bile bu personel işlerin büyük çoğunluğunu yine SHM’lere yükleyeceğinden ya SHM’lerin oralarda da açılmasını gerektirecek ya da yine tespit ve teşhis süreci hızlı olacak ancak müdahale gecikecektir.
Dünya genelinde özellikle 2. Dünya Savaşının ardından gelişen Sosyal Devlet ilkesinin devamlılığı niteliğinde olan sosyal politika kavramının uygulanması, bazı önemli hizmetlerin devlet eliyle verilmesinin fayda maliyet analizi açısından maliyetinin çok yüksek olmasına karşın faydasının tartışma götürmeyecek şekilde üstün olması nedeniyle çalışmada yukarıda önerdiğimiz ilkelerin dikkate alınması SHM’lere önemli bir üstünlük ve hareket kabiliyeti sağlayacaktır.

Günümüzde Vakıfların bu kadar güçlü olması ve vatandaş tarafından tanınmasının sebebi mutlaka hareket serbestlikleri olduğu kadar “veren el” olmalıdır. Diğer bir ifadeyle Vakıflar devletin vatandaşa dokunan ellerinden biridir. Bu önemli özellik son derece iyi denetlenmelidir. Sosyal Hizmetler’de uzun süredir varolan ancak son dönemlerde giderek azalan şekilde devam eden fakat kaybolmasını umduğumuz, personelin bilincinde olan “veren el” ifadesidir. Bir sosyal çalışmacının örneğin bir KMÇ vakasında kendini yegane! Kurtarıcı olarak görmesi ya da mahkemeye yazdığı bir rapordan sonra kendisine “adamı ipten aldım” yakıştırmasını yapması sosyal hizmet mantığı ile uzaktan yakından bir ilişkisi olmayıp, mesleğin kötüye kullanılmasından başka da bir şey değildir. SHM çalışmalarını düzenlerken farklı unvanlara ayrıcalıklar tanınmaması bu nedenle son derece önemlidir.

***
savior 22 Ocak 2012 13:25

biz beraber çalıştığımız sürece bilgi paylaştığımız sürece yapabiliriz herşeyi...bu arada iletişim hususunu biz önerdik arkadaşlar. öncelikli olarak sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmetler sonra ilk öncelik iletişim fakülteleri sonra antropologlar ve felsefeciler..

Bakan danışmanına yazılı olarak ilettim. komisyonda da ifade ettim. komisyon üyeleri arasında vali yardımcısından rektör yardımcısına, genel müdürden, diyanet işleri başkanlığına, kdgm den belediyelere kadar temsilciler vardı.

bakan danışmanı da istediğimiz yönde dönüt bildirirse genel müdürlerle de paylaşacağız özel kanallardan.
---
umarım şu kentsel dönüşüm projesinde yer almayı başarabiliriz.
şurası kesin ki o çalıştay sürecinde, bir iki cümlede bir, kim konuşursa konuşsun sosyolog- sosyoloji kelimeleri geçti.

tutar da alımları sosyologlar dışından yaparlarsa (ki bu olasılıklar dahilinde) kendileri devlet hizmetinde büyük hata yapmış olurlar. Bunun büyük bir hata olacağını, en azından artık bunun bilincine varmasalar da, biliyorlar.

Hiç yorum yok: