1 Mart 2010 Pazartesi

SOSYOLOGLAR DERTLİ!, L. Doğan Tılıç, Birgün Gazetesi

L. Doğan Tılıç
Birgün Gazetesi, 14 Ocak 2010

dogantilic@birgun.net

Başlığa kim dertli değil ki, diye tepki vermek de mümkün. İşçisi, emeklisi, memuru, çiftçisi, doktoru, eczacısı… En çok da, dertlenen bu kesimlere “şükredin halinize” diye bakan işsizleri dertli memleketin. Dertler öfke olup patlıyor zaman zaman. Hep yanlış hedeflere patlıyor, ne yazık! Kimi zaman protestocu öğrencileri, bazen bir Batı kentine göç etmiş Kürtleri, ara sıra da 30 yıldır birlikte yaşanan çingeneleri hedef alıyor patlayan öfke. Öyle bilinçsiz, öyle örgütsüz, öyle hedefsiz bir patlama ki bu, kendi bölgesinde mendil sattığı için 5 yaşında bir çocuğu öldüresiye döven 12-13 yaşındaki çocukların öfkesinden farkı yok. Bütün bu hedefsiz, yanlış öfke patlamaları karşısında TEKEL işçileri tam bir aydır ders veriyor hepimize: Öfkenizi patlatacaksanız, örgütlü olacaksınız önce. Talepleriniz net olacak. O talepler için uzun soluklu ve yılgınlığa düşmeyen bir mücadele azmini göstereceksiniz.


TEKEL işçileriyle karşılaştırılamaz tabii, ama yine de sosyologların örgütlü mücadelesi dikkatimi çekiyor, saygımı kazanıyor. Öyle “meslektaş dayanışması”, meslektaşa duyulan bir yakınlık değil benimkisi. Dertli insanların dertlerine çare bulabilmek için örgütlü ve ısrarlı bir çaba içinde olmalarına duyulan sempati. Sosyologlar bir dernek altında örgütlendiler. Daha önce, sosyologların kamuda istihdamına (istihdam edilmemelerine) karşı bir kampanya yürütmüş, devletin “siz sosyolog oldunuz diye eline diploma verdiği 5.091 kişi için sadece 24 kadro” açmasına, “Bu nasıl bir eğitim, bu nasıl bir kamu yönetimi ve istihdam anlayışıdır” diye karşı çıkmışlardı. Geçen yılki o kampanyada, “Bugüne gelene kadar kamuda sosyologlar sadece Adalet Bakanlığı’nda Denetimli Serbestlik Merkezlerinde ve Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme kurumunda istihdam imkânı bulabildiler.


Bu imkân da çok sınırlı sayıda kaldı. İlk defa 2005 yılının sonunda sosyolog alımı oldu. Fakat alımların arkası gelmedi ve bu üç yıl zarfında sadece 164 sosyolog istihdam edildi. Bu son alımda da sosyologlara sadece 24 kadro verildi. Oysa, ülkemizde 43’ü Devlet Üniversitesinde ve 20’si Vakıf Üniversitesinde olmak üzere 63 Sosyoloji Bölümü bulunmakta ve bu bölümlerin öğrenci kontenjanı yılda toplam 2.838’i bulmakta. Sadece 2008 KPSS’de puanı hesaplanan sosyolog sayısı 5.091” diyorlardı. Şimdi, kamuda görev yapan, bu yüzden görece şanlı sayılabilecek sosyologların Teknik Hizmetler Sınıfı (THS) kapsamına alınması için bir kampanya yürütüyorlar.


657 sayılı Devlet Memurları Yasası hizmet sınıflarını tanımlarken, sosyologları Genel İdare Hizmetleri Sınıfı (GİH) kapsamında sayıyor. Yasa, GİH sınıfındaki memurları şöyle tanımlıyor; “Kanunun kapsamına dahil kurumlarda yönetim, icra, büro ve benzeri hizmetleri gören ve bu Kanunla tespit edilen diğer sınıflara girmeyen memurlar”. Sosyologların yönetici ya da icra ve büro işleri ile uğraşan memurlar sayıldığını duysa, sosyoloji hocam Prof. İbrahim Yasa mezarında ters dönerdi herhalde. O bize, sahaya çıkmadan, gecekondulu ile gecekonduda, maden işçisi ile madende olmadan sosyolog olunamayacağını öğretmişti. Sosyologları, “Kanunla tespit edilen diğer sınıflara girmeyen memurlar”dan saymak da yasa koyucunun ayıbı olsa gerek. Antropologları, sosyal antropologları, ekonomistleri, etnologları, halk bilimcileri (Folklorcu), sanat tarihçileri, Türkologları, vb., Teknik Hizmetler Sınıfı (THS) kapsamına alan yasanın, sosyologları bu kapsam dışında tutmasını anlamak mümkün değil.


Evet, medya her gün Ergenekon’la, askeri vesayet-sivil vesayet tartışması ile yatıp kalkarken, memleket insanları bin bir türlü dertle boğuşuyor. Kuşkusuz, vesayet tartışmaları son derece önemli. Ancak, tekel işçileri, emekliler, işsizler, açlar ve Teknik Hizmetler Sınıfı’na dahil edilmedikleri için hak kaybına uğrayan sosyologlar da seslerini duyurabilmeli. Ses duyurmanın yolu örgütlü mücadeleden geçiyor. İnsan e-postasında yüzlerce sosyolog iletisi görünce ilgisiz kalamıyor!

Hiç yorum yok: