27 Mart 2010 Cumartesi

Adalet Bakanlığının (CTEGM) Yazısı ve Çağrışımları


Sosyologların Teknik Hizmetler Sınıfına (THS) geçebilmeleri için 2547 sayılı Kanunun 43/b maddesi uyarınca Yükseköğretim Kurulu 05/03/2010 tarihinde karar yazısını ilgili birimlere göndermiştir. Bu sürecin tamamlanmasına esas teşkil etmek üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 'Tesis Edilen Sınıflar" başlıklı 36 ncı maddesinin (G) bendinde "... Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığının mütalaası alınarak Bakanlar Kurulunca tespit olunur." hükmü gereğince bünyesinde "sosyolog" çalıştıran/bulunduran kurumların (SHÇEK/CTEGM)  MB ve DPB'den mütalaa istemeleri gerekiyordu.

"Hatırı sayılır" sosyologu bünyesinde bulundurmasına rağmen SHÇEK bu konuda eskilerin tabiriyle "irabdan mahalli olmadan" durumu hiç üzerine almadı ve tabii gereğini yapmadı; umarım orada çalışan sosyologlar keserin, sapın ve hesabın döndüğü zamanlarda gereğini yaparlar.!

"Sosyolog" unvan kadrolarıyla ilk ve en çok sayıyla personeli çalıştıran Adalet Bakanlığı (CTEGM) 24/03/2010 tarihinde Maliye Bakanlığı (MB) ve Devlet Personel Başkanlığına (DPB) Genel Müdür imzasıyla yazıları yazdı. (ek 1-2) Bu yazılar; ulaşılmak istenen hedef adına zincirin halkalarından birini oluşturmasının ötesinde anlamlar ifade etmekteydi. Bir nevi sosyologlara verilen önem/değer, sorunları(nı) çözme iradesi ve aynı zamanda sosyologların kendilerine "ayna" tutma özelliği taşımaktadır. sosyolog eylem planı formunda bu yazılara çeşitli tepkiler verildi.

sn. ds.sosyolog 25 Mart 2010 / 16:39 mesajında:

"19 gün bekleyerek yazılan yazı bu..



kendi personelinin sorununu dile getirmekten âciz, sosyologların niçin teknik hizmetler sınıfına alınması gerektiğini doğru-düzgün temellendirmekten uzak bir anlayışla "özensiz" "savruk" ve "kerhen" yazılmış bir yazı.. gerçekte sorunu çözme iradesinin olmadığı nasıl da belli..


zoraki de olsa bu yazı işe yarayacak sondan önceki bir-kaç adımın atılmasını sağlayacaktır.."




sn. savior 25 Mart 2010 / 17:16 mesajında:


" 'Bir gün bir bakanımız İsviçre'ye ziyarete gitmiş. Gezerken bir bakmış denizcilik bakanlığı... şaşırmış ve hayretler içinde yanındaki isviçreli bakana sormuş: "Yahu sizin ülkenizde deniz yok ki denizcilik bakanlığı kurmuşsunuz!..." İsviçreli bakan dönmüş ve demiş ki: "Olsun sizin ülkenizde de adalet yok ama adalet bakanı var!'



Adalet bakanlığının sosyologlar ve kader birliği olan diğer meslek elemanları için yazmış olduğu üstün körü, içeriği boş, baştan savma, dostlar alışverişte görsün ve hatta aslında öyle birşey yok ama sosyologlar itiraz ediyorlar kardeşim değiştirin de kurtulalım şeklindeki yazıyı yazan zihniyeti, bu yazıyı kaleme alan memuru, bunu yazdıran idareciyi, paraflayan amiri, imzalayan genel müdürü, personelinin sorununa sahip çıkmayan bakanı ne yapmalı?!!!!! Ayıp. onca yıldır sosyologların emekleri varken ctegm'de olmadı. keşke yukarıdaki fıkrayı BİRKEZ DAHA doğrulamasalardı."


sn. bilgi toplumu 26 Mart 2010 / 08:42 mesajında:


"Arkadaşlar,Adalet Bakanlığı'nı baştan svma,özensiz dilekçe hazırladığı için eleştiriyoruz.Ancak,acaba sosyologlar sosyolojiyi ne kadar sahipleniyorlar.Sosyolojinin neden THS sayılması gerektiğini kaç kişi açıklayabilir.Sosyoloji Derneği neden sosyolojiyle ilgili bir rapor hazırlayıp ilgili kurumlara yollamıyor.Yada sosyoloji bölümleri (ki 63 sosyoloji bölümü varmış) neden sosyolojiyi sahiplenip kendileri bir rapor hazırlamıyorlar.Adalet Bakanlığı ,Sosyoloji Derneği veya sosyoloji bölümleri kadar sosyoloji hakkında bilgi ve ilgi sahibi olmayabilir.



Özetle;Sosyoloji ve sosyologları savunmak önce bu bölümü açanlara,bu bölümde ders veren hocalara,bu bölümde ders alan öğrencilere ve sosyologlara düşmektedir.


Kendi kendini savunamayan kimseyi başkası hakkıyla savunamaz.Adalet Bakanlığı'nın yazısı işte bu gereçeği ortaya çıkarmıştır.


Herşeye rağmen Adalet Bakanlığı'na Maliye ve DPB'ye gönderdiği yazı için teşekkürler.En azından yazıda sosyologların yaşadıkları açık seçik mağduriyeti dile getirmişlerdir.Oysa sosyoloji ve sosyologları savunmak,bu bölümü okumuş kişilere düşmektedir.Bunun için de sosyoloji bölümlerinin ve sosyologlarının sivil toplum kuruluşlarına dahil olmalıdırlar,hatta kendileri STK oluşturmalıdırlar.."


sn. tera 26 Mart 2010 / 13:30 mesajında:


[bilgi toplumu'nun mesajına atıfla]


"Tamamına katılıyorum,



Tek şansımız rüzgarın bizden yana olması, sürecin bizi dayatması olmuştur.


Belliki yeni dönemde kadro bulacak sosyolog arkadaşlar bu kimsesizliği yaşamyacaklar, ne güzel olur......"


sn sosyolog363 26 Mart 2010 / 14:14 mesajında:


"Sadece SHÇEK değil adalet bakanlığı da sosyolgoalra sahip çıkmamaktan yanabir tavır sergilediğini görmekteyiz.Malesef kurumlarımız sosyolgo düşmanlarıyla kaynıyo.Sosyologlarn THS ye geçmeleri istemeyen bir zihniyet kamu sektöründeki çalışmalrın toplumbilimci gözüyle bakılıp değerlendirilmesinin engellenmesinin bir savunucudur adate. Bu da kamudaki çalışmaların araştırılmaların sekteye uğramasını istemek ve vatan millet zararına neden olacak eylemlerin oluşmasını istemektem başka da bişe değildir.Bu da diğer bir deyişle vatan hayinliğidir.



Neyse öyle yada göyle bu iş olacak. tüm engellemeler rağmen .Artık ok yaydan çıkmıştır.


adalet bakanlığı görüşlerini bekliyoruz dediğin de heral de dbp maliye olumsuz görüş belirtecek değildir.YÖK kararını vermiştir.ve sosyolgoların hak kaybına uğradıkları da metin de yazılmıştır. istemöeyerek de olsa bi cümle lehimize yazılmış durumdadır."


Bu yaklaşımlarda dikkat çekici husus; CTEGM'nin yazısının yetersiz bulunduğu ve yetersizliğin sadece kurumda olmadığı, bu anadek hazırlığı olmayan sosyologlarda da aranması gerektiğiydi. 'bilgi toplumu'nun "Kendi kendini savunamayan kimseyi başkası hakkıyla savunamaz. Adalet Bakanlığı'nın yazısı işte bu gereçeği ortaya çıkarmıştır." saptaması işin nirengi noktasını betimlediği gibi bütün çıplaklığıyla gerçeği göstermesi açısından oldukça önemlidir.


Bu vesileyle özeleştiri yapmamız gerektiği çok açık; ancak bir-kaç değinide bulunmakta yarar var. Batırılacak "iğne"ye dair bundan sonra ve çok ayrıntılı olarak bir-çok mesele masaya yatırılacaktır. Bu yazı aracılığıyla "çuvaldız"ın batırılması gereken yerler de unutulmamalı. Özetle beterden korkularak kötüye razı olunacak bir durum kabullenilemez.


Teşkilat Kanunu çıkarken sosyologların özlük haklarını gözetmeyen, "uzman personel" arasında yer almasına rağmen sosyologların maaş hesaplamalarında "zabit katibi" gibi işlem yapılmasını öneren bakanlık yetkilileri; her platformda karşılarına çıkan "sosyologların sorunları"nı başarıyla "geçiştirme"yi bilmiştir. Her seferinde bu sorunu çözmek için ellerinden geleni yaptıklarını söylemelerine rağmen, isteselerdi muhakkak ellerinden bir şeyler geleceği bilindiğine göre ya bir şey yapmamış ya da bir şey yapıyor gözükmüşlerdir.


Son yazının yazılma sürecinde ise YÖK'ün kararının hemen akabinde CTEGM'den DPB'ye nasıl bir yazı yazılması gerektiği söylenmesine, yazı yazılıp onaya sunulması aşamasına gelinmesine rağmen gerekçesiz olarak vazgeçilmesinin bir makuliyeti bulunmamaktadır. Bir tarafta Kültür Bakanlığının ivedi cevap bekleyen yazısının DPB'de beklemesi ve aynı işleme tabii olmaları için CTEGM'den çoktan gelmesi gereken yazının bir türlü gelmemesi, diğer taraftan genel müdüre ulaşılarak, yazının gecikmişliğini bizzat gündemine alması sonrasında zoraki bir yazı yazıldı.

Yazının niteliği ve sorun çözme kabiliyetini elimizdeki somut bir kıstastan hareketle pekâla anlamak mümkün.. Kendi personelinin sorunlarını çözmek için 23 sayfa gerekçelendirme ve rapor hazırlayan Kültür Bakanlığının yazısıyla Adalet Bakanlığının yazısı nasıl kıyas kabul eder.! Birinde konuya odaklı bir içerik ve uslup varken diğerinde lafı eveleme geveleme sonrasında bizahmet konuyu gündeme getirmek sözkonusudur.

Adalet Bakanlığı yazısına göre GİH olan Sosyologlar niçin THS olmalıymış, yakından bakalım:

Tutuklu ve hükümlülerin eğitimleri, evrensel değerler, denetimli serbestlik şubelerinin kurulması, buralarda çalışan personel anlatıldıktan sonra

"Söz konusu uzmanların üniversitelerde aldıkları derslerin içeriklerine bakıldığında psikolojiye giriş, sosyolojiye giriş, sosyal antropolojiye giriş, Türk Dili, ingilizce, bilgisayar, sosyal psikoloji gibi temel dersleri aldığı bilinmektedir."

neymiş..

"Türk Dili" dersi almış sosyolog..
"İngilizce" ve "bilgisayar dersi" de almış..
sosyolog, "sosyolojiye giriş" ve "psikolojiye giriş" dersi de almış..

daha daha "antropolojiye giriş" dersi de almış..

burada anlatılmak istenen sosyologların ne kadar donanımlı olduğu mu.. ne gezer..

peki bu dersleri sadece sosyologlar mı almış.. tabii ki hayır.. sosyal çalışmacısı da, psikologu da öğretmeni de.. motor öğretmeninden.. din kültürü öğretmenine.. fizikçisinden.. kimya öğretmenine.. sınıfçısından.. tesviye öğretmenine..

Adalet Bakanlığına göre bunlar "ortak" "temel" dersleri almış.. eee bunlardan biri olan sosyologlar THS olmalıymış..

adama demezler mi..

madem THS'ye geçmek için bunlar yeterli o zaman aynı dersleri psikologlar ve sosyal çalışmacılar da görüyorsa ve bu yeterliyse onlar da THS olsun.. emin olun "hâkim kafa" THS ile en çok "bilgisayar" dersini bu geçişte ilintili görmüştür; malum teknik meselesi.. sosyologlar arasında bilgisayar dersi almayan var mı, varsa yandı..

yazının bahse konu edindiği; dört meslek grubunun niçin denetimli serbestlikte istihdam edildiği mi yoksa sosyologların niçin GİH değil de THS olmaları gerektiği mi? birincisiyse bu konunun sınıf değişikliği yazısında ne işi var.. ikincisiyse bu yazıda diğer unvanlar ne diye konu edinilmiş, alakası ne..

belli ki olaya sürekli "mızmız"lanan sosyologların "sadece" özlük hakları açısından bakılmış ve THS olurlarsa bunun düzeleceği izlenimi edinilmiş ve şu cümleler çiziktirilmiş..

"Yukarıda unvanları belirtilen personelin özlük hakları, bulundukları hizmet sınıfına göre değişiklik göstermekte olup, aynı kurumda görev alarak ve birbirleri ile sürekli işbirliği içerisinde fikir ve bilgi paylaşımında bulunarak görev yapmalarına rağmen özlük hakları yönünden en düşük seviyede bulunan grup sosyologlardır. Bu durum sosyologların moral ve motivasyonunu bozmakta, verimliliklerini düşürmekte ve çalışma barışını olumsuz etkilemektedir."

bunu kime yazıyor..
Maliye ve Devlet Personele..
bu iki mütalaacı kurum ne yapmalıymış.. kurumlardaki çalışma barışını olumsuz etkileyen ve sosyologların moral ve motivasyonlarını düzeltmek için, bunları THS yapmalıymış..

gerekçelendirmedeki yavanlığa ve alakaya dikkat lütfen..

kim yapıyor bunu..

sosyologların acele etmesi karşılığında niçin acele ediyorsunuz sınıfınız THS olsa da maaşınızda bir değişiklik olmayacak diyen, (öncesinde YÖK sizi zaten THS yapmaz sözlerini unutup merhale kazanan) DPB'deki toplantıda bizi niçin buraya çağırdınız, bizim burada ne işimiz var diyebilen, yazacakları yazı belli iken ve bundan daha kötüsünün olma ihtimali bulunmadığı çok açıkken DPB'nin artık beklemekten sabrı çatlamaya yakın olduğu bir zaman diliminde size yazı yazacağız ama ne yazacağımızı bilmiyoruz, Kültür Bakanlığının yazısını bize gönderin, ona göre yazalım diyen bir zihniyet..

yani ilgili yazı kültür bakanlığının yazısı önlerindeyken ve sözümona öykünerek ortaya konulmuş bir "eser"..

keşke..

alakasız şeyler söylemek yerine sadece yazının son paragrafını yazsalardı daha anlamlı bir şey yapmış ve meramlarını daha net ortaya koymuş olabilirlerdi..

olur mu öyle şey..

tamam 23 sayfa gerekçe yazamadık ama kültür bakanlığının yaptığı gibi biz de iki yaprak yazı yazdık sözünü kim söyleyecekti o zaman..

işte tüm bunlardan sonra sanırım şu sorulara sakınımsız, şeffaf ve makul cevaplar aramaya sıra gelmiştir:

- Neden Sosyoloji Derneği şimdiyedek Sosyologların THS olmaları için "sağlam" "akademik", etki ve ikna gücü yüksek bir "rapor" hazırlamamıştır.. hazırladıysa kime sunmuştur.. ne tür yanıtlar almıştır.. böyle bir rapor varsa neden internet sayfasına koymamıştır.. yoksa bunu neden düşünmemiştir..

- Neden sorunun aşılmasının son dönemecinde sosyoloji bölümlerinden ilgili birimlere gittiği söylenen "yazı", özgünlük içermemekte, tedavüldeki özellikle forumdaki metni nerdeyse birebir kopyala-yapıştır yöntemiyle üst makamlara sunulmaktadır.. bu bölümlerdeki akademik tayfa bunu bile yazabilecek yetkinlikte değil midir.. öyleyse niçin bir metin çıkaramamıştır, değilse çalışmalarını sosyologlara mâlolacak şekilde niçin paylaşmamaktadır..

- Neden Sosyologlar (öğrenciler, atanmayı bekleyen mezunlar, kamuda görev almış olanlar, akademisyenler vb) kendi örgütlerini harekete geçir(e)memiştir; harekete geçirmek için neler yapmışlardır..

- Neden SHÇEK'te ve Denetimli Serbestlikte çalışmakta olan sosyologlar bugünedek Sosyologlar GİH'ten THS'ye geçmelidir, çünkü... diyebilecekleri onlarca yargı cümlelerini haykıramamıştır.. bunu formüle edememiş, öyle ya da böyle söylemlerini kabul ettirememişlerdir..

- SHÇEK'te Sosyolog Olmak?!
- DS'de Sosyolog Olmak?! dört başı mamur bir biçimde, duygusallıktan ve maddi boyutların dışında da ele alınamamış, sorunlar ortaya net konamadığı için çözümlerin netleşmesi de mümkün olamamıştır..

bu nedenler ve nicelerine cevap verilmişte, bunlardan bu satırların yazarının haberi yoksa tabii ki bu ayıp ona yetecektir; ya bu nedenler havada uçuşurken sahipsiz kalmış ve gündeme alınmamışsa o zaman bu ayıp ve utancın sahibi hepimiz olmayacak mıyız..

Bu nedenlerle derneğin ve akademik çevrelerin yapmadığını sn "marlenamed"in sürekli sıcak tuttuğu biçimiyle müfredat ve özellikle "staj" ve sahaya dönük çalışmaların zenginleştirilmesine acil ihtiyaç duyulmaktadır.

sosyolojistik@gmail.com

Adalet Bakanlığının 24/03/2010 tarihli yazısı (ek 1)





Adalet Bakanlığının 24/03/2010 tarihli yazısı (ek 2)




Hiç yorum yok: