14 Mart 2010 Pazar

Mücadelenin Kısa Tarihi ve Sosyologların memurlar.net'le Sınavı

Sosyologlar yıllardır formasyonlarının ve unvanlarının gerektirdiği işlerden uzak bırakıldılar. Gelişmiş ülkelerin sosyolojik yapıları ve sosyologların istihdamını gördükçe, benzer bir dönüşüme giden ülkemizdeki sorunların girift hale gelmesi ve sosyolojik yapının da hızla değişmesiyle sosyologlara ve sosyolojik çalışmalara ihtiyacın arttığı ve istihdamlarının zorunlu hale geldiği anlaşıldı, bu durum en karşı olanları bile direnemez hale getirdi. Nitekim kamuda unvan kadrolarıyla istihdamları gerçekleşti. Ancak geri ve köhne bir anlayışın ürünü olarak bildikleri tek yöntemi kullananlar kişileri "ücret" ile "terbiye" etmeye kalktılar.

Marine edilmeye müsait olmayan sosyologlar ise ilk zamanlar cılız da olsa tepki vermeye, durumun sürdürülemez olduğunu bul(un)dukları her ortamda dillendirmeye başladılar. Bir-çok platformun ve yürütülen kimi içteniçe çalışmaların ötesinde kitlesel olarak memurlar.netin yaygınlığı/bilinirliği de düşünülerek mücadele ve eylemliliklerini bu çatı altında sürdürdüler. (memurlar.net'e bu ev sahipliğinden dolayı teşekkür ederiz, birazdan fazlasıyla hakettikleri için eleştirimizi yapacağız) Olumlu geridönüşler alındı ve bürokratik engeller de bir çok kolla beraber burada yürütülen çalışmaya paralel olarak tek tek ortadan kaldırılmaya başlandı. Hedefine ulaşmak için öğrenim aşamasında ve sonrasında iş hayatında engelli ve zor parkurlarda çalışmaya zorlanan sosyologlar her bir engeli aşmadan diğerine ulaşamayacağını ve önündeki engelin hep sondan bir önceki engel olduğunu unutmadan yaşadı.

Bugünlere gelindi.

Kendiliğinden zaten olması gereken ve binbir güçlük sonrasında elde edilmeye çok yakın olunan haklara ulaşmada bu kez ki engel yükseltildi. Masada ve sahada (teorik ve pratik donanım olarak) yetkinlik itibariyle boy ölçüşemeyeceğini görenler "alicengiz" oyunlarıyla sonuç almaya giriştiler ve bu çabaları devam etmektedir.

Nihayetinde verilen sözler, yapılan çalışmalar Eylül 2009'da bedene büründü ve YÖK'ün yazısı DPB'ye gönderildi. Yazı Aralık ayının sonlarına kadar DPB'de bir-çok daire dolaştı.  İlgili sosyolog arkadaşlarımızın yazının akıbetini soruşturması sonrasında görüldü ki iş sürüncemede bırakılmış ve yazı işlem yapılmaksızın kurumlarla YÖK arasında halledilmesi için geri çevrilmeye hazırlandığı bir aşamada bizzat konunun ilgililerince Ankara'daki sosyolog arkadaşlardan bazıları görüşerek diğer kurumlardan yetkililerin de katılımı sağlanarak 11 Ocak 2010'da DPB'nın riyasetinde toplantı yapıldı. Toplantı öncesinde bahsi geçen arkadaşlar katılımcılardan bir kısmını karşı çıkılamaz argümanlarla "ikna" ettikleri içindir ki ufak-tefek cılız sesler çarçabuk kısılıverdi. Bu işi biz hallettik efelenmelerine girişeceği âşikâr olan bir kurumun temsilcileri "bizim burada ne işimiz var, bizi niçin çağırdınız" tepkilerine, sizin personelinizin sorunlarını çözmeye çalışıyoruz çıkışıyla, yine başka kurum temsilcisinin "sosyologların THS ile ne ilgisi var" sorusuna/itirazına karşı antropologlarla sosyologların ders içerikleri önüne konularak, "antropologların ilgisi ne kadar varsa hatta sosyologların ths olmaları onlardan daha öncelikli bir durum" cevabıyla karşılık verildi ve onlara söyleyecek söz bırakılmadı. Tüm bu dökümanları büyük bir özen ve tam bir zamanlamayla ilgilileriyle buluşturanlara tekrar selam olsun.

Sn. vekilin ve başka ilgililerin devreye girmesiyle DPB başkanının işi bizzat ukdesine almasının da etkisiyle YÖK'e ÜAK'ı vs. bypass ederek ivedi giden 27 Ocak 2010 tarihli yazı, herşeyin olumlu olduğunu ve YÖK'ün karar almasını yeterli görüyordu. DPB başkanının yaklaşık dokuz ay önce değişmiş olmasının da bu durumda etkisi var tabii.. YÖK başkanının sosyolog olması, DPB başkanının değişmiş olması, dernek (!) - siyaset ve sosyologların eylemliliğinin sonuç alıcı güce kavuşması rüzgârın da yönünün değiştiği anlamlarını taşımaktaydı.

DPB'nin 27 Ocak 2010 tarihli yazısından sadece 13 gün sonra 10 Şubat 2010 tarihinde YÖK Yürütme Kurulu tarihî düğümü çözen bir karar almakla beraber bu kararın üst yazısının YÖK tarafından 05 Mart 2010 tarihinde yazıldığını görmekteyiz. Arada geçen 23 günlük süre oldukça manidâr ve açıklanmaya muhtaç.

YÖK yazısının Sn Vekil tarafından bizzat DPB ve Maliye birimlerine aynı gün ulaştırılması sonrasında bazı aklıevvellerin okuduklarını anlamama, anlayanların bir kısmının çarpıtma cihetine gittikleri görüldü. Nitekim ilgili durumu 09 Mart 2010 12:18 de haberleştiren memurlar.net bu durumu "YÖK, bazı bölümlerin THS kapsamına alınmasına uygun görüş verdi" başlığıyla gördü ve kararın bir örneğini sayfasında yayımladı.


 Haklı bir şöhrete ulaşmış ve memurlara ilişkin başvuru kaynağı olabilmeyi başarmış memurlar.net belki de tarihinde yapmadığı ve bir daha da yapacağını zannetmediğim tarihi hata süsü verilmiş bilinçli traji-komik bir duruma imza attı.

Yayımladığı kararda da açıkça görüleceği üzere dört unvanı ilgilendiren bir durumu, sadece sosyologları ilgilendiriyormuşcasına süreç devam ederken, kararın serimlemesini yapmadan ve


sadece son paragrafı alarak "kasıtlı" ve "yanlı" haber yapma yolunu seçti. Her insanın yanlış yapabileceği bunun mazur görülebileceği ortak görüştür.
Fakat bu haber vesilesiyle sosyologların maruz bırakıldığı durum bu "naif" açıklamaların ötesinde bir anlam taşıyor ve işin "sehven" değil "kasten" olduğunu ortaya koyan veriler mevcut.

1. Kararın muhatabı "kütüphaneci, kitap patologu, arşivci, sosyolog" unvanları iken ilgili haber 11 Mart 2010 / 11:02 "Sosyologlar Teknik Hizmet Sınıfına Alınmadı" şeklinde verilmiştir. Halbuki bir önceki haberde "YÖK bazı bölümlerin THS kapsamına uygun görüş verdi" diye haber yapmıştı. Her nasılsa o bazılarının "bazı"ları THS olmuş ve bunun dışında bir tek sosyoloji kalmıştı!!!

2. Aynı kararın konusu olan bahsi geçen diğer unvanlar THS'ye alınmış olup sadece sosyologların alınmadığı izlenimi oluşturan bu haberde bu duruma ilişkin hiç bir "haber izi" yoktur.

3. Sayısız haberde memurlar.net konuya yaklaşırken ilgili bilgileri verdikten sonra (sebeplerini açıklayıp) sonrasında neden öyle olduğunu gösterirken bu haberde direkt olarak "ilgili kararın sonuç cümlesi şu şekildedir" diyerek o son cümleyi de anlamadan ve çarpıtarak haberi duyurmuştur.

4. Yukarıda verilen 10.02.2010 tarihli YÖK kararının memurlar.net te yer aldığı belirtildikten sonra: "Ancak söz konusu karar açık olmasına rağmen bazı ziyaretçilerimiz ve sendikalar tarafından yanlış anlaşıldığı görülmektedir. Bu nedenle yeni bir açıklama yapmaya gerekliliği oluşmuştur." denilerek kararın son cümlesi tırnak içerisinde verilmiştir. Burada "söz konusu karar açık olmasına rağmen" ve "bazı ziyaretçiler ve sendikalar" ifadeleri anlamlıdır. Zihni durular için bu ikisi arasında bağ kurmak zor olmayacaktır. Evet karar açık bunu memurlar.nette çok iyi biliyor ama bu açıklığa rağmen belli ki bu kararın / haberin çarpıtılmasını isteyen 'birileri' var ve editör hiç imtina etmeden bu "görev"i yerine getiriyor.

5. Okuma-yazma bilmeyen ve okuduğunu anlayamayacak düzeyde bir memurlar.net editörünün olabileceği aklın işleyiş kurallarına ve hayatın olağan akışına uygun olmadığına göre 23 Eylül 2008 tarih 27006 numaralı Resmi Gazetede geçen unvanlar arasında sosyolojiyi göremediği için "YÖK kararının sonuç cümlesinde hangi bölüm mezunlarının teknik hizmetler sınıfında değerlendirilebileceği tek tek düzenlenmiştir. Burada sosyoloji bölümü mezunları yer almamaktadır. Bu nedenle sosyologlar GİH'te yer almaya devam edecektir." cümlelerini büyük bir iştah ve el ovuşturmayla, önemli bir keşif edasıyla yazmıştır.

Neresinden bakılsa elde kalacak bu "döküntü" cümleciklere yine de bir-kaç yerinden dokunalım. a) Evet sosyoloji ifadesi 23/09/2008 tarihli resmi gazetede yok; çünkü orada olan branşlar zaten teknik hizmet sınıfı olup 36. maddedin A/4 bendinden yararlandırılmak üzere orada ifade edilmiş. Bu durumda sosyoloji orada bulunsa sosyologlar teknik hizmet sınıfında olmuş olacağından zaten içinde bulunduğu bir sınıfa geçmek için niçin çabalasın ki! b) ne diyor haber kendisine yazdırılan pek değerli editör: "YÖK ... hangi bölüm mezunlarının teknik hizmetler sınıfında değerlendirileceği tek tek düzenlenmiştir." hadi ya.. iyi ki çifter çifter düzenlenmemiş.. bu düzenlemede sosyoloji yokmuş, peki kütüphaneci var mı, yok.. arşivci, o da yok.. kitap patologu, ilginç o da yok.. hayret bu YÖK bunlar için toplanıp karar almamış mıydı? yoksa bunlar için toplanıp bunların dışındaki bölümler için "teker teker" sınıf değişimi mi yapmış? eğer öyle yapmışsa o tek tek düzenlenen listede sosyologlarla kader birliği yapan ve aynı karara muhatap olan adı geçen bölümler neden sn. editörün dikkatini çekmemiş de sadece sosyologlar manşet olmuş!!! bu arada karar metninde "adı geçen" ifadesini anlamayanlar şimdi buradaki adı geçenden ne anlaşılması gerektiğini de anlamazlar, zeki ve okuduğunu anlayan arkadaşlardan özür dileyerek açıklayalım, kimmiş bu adı geçenler: kütüphaneci, kitap patologu, arşivci. c) "...Bu nedenle sosyologlar GİH'te yer almaya devam edecektir." editörümüz bu cümleyi sarf etmeseydi sosyologların hâli nice olurdu. Sınıfsız kalırlardı. Çok teşekkürler durumumuzu ve sınıfımızı belirttiğin ve belirlediğin için.

Tüm bunlar ortadayken "insan beşer, şaşar" denilebilecek bir ortamın çok uzağında olunduğu umarım anlaşılmıştır. Ultra saflığın dışında bu olayda ilgili editörün kasıtlı olmadığını söyleyebilecek kimse kalmamıştır umarım. Onlar için de yeni bir kanıt sadedinde şunu söyleyebiliriz: Gerçekten "sehven" yapılan bir durum olsaydı emin olunuz ilgili editör ya da yönetim kadrosu binlerce kişiyi ilgilendiren bu konuda "özür" dilemekten imtina etmezlerdi. Kasıtlı olduklarından özür tazyiklerine bile karşılık vermemişlerdir. Sosyologların destansı mücadelelerinin kalelerinden olan  "sosyolog eylem planı" nda simurganka adlı editör: (11 Mart 2010 / 12:08)

"Sevgili arkadaşlar hukuki bir konuya ilişkin görüş serdederken cahil, rezillik, kınıyoruz gibi argümanlarla konuya yaklaşmak yakışık almamaktadır.
İlgili karar okunduğundan sonuç cümlesinin, herkesin anlayabileceği şekilde net bir şekilde yazılmadığı çok açıktır. "Adı geçen unvanlar" gibi, yazının ilk paragrafına atıfta bulunulacağına, herkesi net bir şekilde anlayabileceği türden unvanlar yazılmış olsaydı bu sorun oluşmazdı. Bu tür sorunlar bizden değil, ilgili metinlerin yazımından kaynaklanmaktadır.
Zaten dikkat ederseniz son paragrafta "fen edebiyat fakültelerini" denmektedir. Oysaki "fen edebiyat fakültelerinin" olması gerekiyordu.
Özetle metni kaleme alanlar, özenli davranmamıştır. Sorun buradan kaynaklanmıştır. Ancak, yapılan yorumların geneli doğrudur. Son cümleden kast edilenler içerisinde bana göre de sosyologlar bulunmaktadır. Zira son paragrafta bölüm mezuniyetlerine yer verilmiş, unvanlar sadece ilk paragrafta yer almıştır." demektedir.

Önce genel bakalım açıklamaya.. Bu sözlerden anlamamız istenen nedir?

1. Hukuki konularda özellikle memurlar.net'in tasarruflarında ileri geri konuşarak haddinizi aşmayın.. mağdur da olsanız size yakışan şeyler söyleyin.. bizi üzmeyin..

2. İlgili kararı herkes anlayamamaktadır. memurlar.net editörü olarak ben de herkes gibi anlayamadım. Doğru anlayanlar herkes olmayanlardır!

3. "Adı geçen unvanlar" atıfı başka paragraflara yapılsaydı olurdu; ancak ilk paragrafa atıf yapılırsa bu sayılmaz. Böyle olunca biz memurlar.net editörü olarak anlayamıyoruz kardeşim..(Kaldı ki dört paragraftan oluşan karar yazısının ilk paragrafında karara konu programlar, üçüncü paragrafta ise bu programdan mezun olanlara verilen unvanlar mevcut. Editörün söylediği gibi "Adı geçen unvanlar" atıfı birinci paragrafa değil, hemen kendinden önceki üçüncü paragrafa yollamadır. Bu şekliyle de editörün açıklaması gerçeği yansıtmamaktadır. Tam bir çuvallama durumudur.)

4. Zaten dikkat edecek olursanız kararda "fen-edebiyat fakültelerini" demiş, eğer "fen-edebiyat fakültelerinin" deseydi bu yanlış olmazdı. Siz sosyologlar da amma dikkatsiz insanlarsınız. Hata o yazılmayan "n" harfinde.. sen nelere kâdir mişsin be "n". (Kararda Fen-Edebiyat'ın baş harfleri olması gerektiği gibi büyük yazılmış; bakmayın siz editörün alıntı kurallarına aldırış etmeden kafasına göre bu harfleri küçülttüğüne.!)

5. YÖK özensizse biz de mi suç.. Bize değil YÖK'e kızın..

6. Özensiz filan ama metne dâir yapılan yorumların geneli doğru.. özeli ise yanlış! (perhizdekiler lahana turşusu yemesin !!!)

7. Son cümlede kast edilenler içerisinde editörümüze göre de sosyologlar bulunmaktaymış.. vay vay vay.. madem öyle bunca yapılanlar da neyin nesi.. sana göre de durum buysa o haberi kim yaptı.. sen yaptıysan ve fikrin yeni geldiyse niye "özür" dilemek yerine bin dereden su getiriyorsun..

8. "Zira son paragrafta bölüm mezuniyetlerine yer verilmiş, unvanlar sadece ilk paragrafta yer almış"mış.. (Bu bilgi doğru değil Madde 3'te belirtildiği gibi unvanlar birinci paragrafta değil üçüncü paragrafta verilmiş. Birinci paragrafta olanlar program adları..)  İşte burası dananın kuyruğunun koptuğu an.. editörümüz olayı hâla anlamamış.. son paragrafta bahsedilen alanlar 23/09/2008 yılında resmi gazete kapsamında hak kazanan lisans programları.. bunlar emsal gösterilerek onların kazanımlarından yararlandırılmak istenense dört unvan sahibi.. Çözüm "Adı geçen unvanlar da".. işin sırrı buradaki "da" da.. dahi anlamı taşıdığı için ayrı yazılmış "da" editör.. yine anlamamışsan edebiyat öğretmenine sor ve sana bu hususu öğretemediği için ona kız!

9. Yanlış anlayan ben değilim, doğru anlatmayan YÖK!!!

Şimdi açıklamaya biçimsel olarak bakalım:

Madem editörümüz sorunun kaynağını, metni YÖK'ün "özensiz" kaleme alışı olarak görüyor o halde açtığı yoldan giderek biz de açıklamasındaki özene(!) bir bakalım. Özeni yanlış anlamanın merkezine alan birinden asgari özen beklemek hakkımız olsa gerek..

1. 11 Mart 2009 tarihli 11:02'de "Sosyologlar teknik hizmet sınıfına alınmadı" başlıklı haberin ikinci paragrafında "... Bu nedenle yeni bir açıklama yapmaya gerekliliği..." ("yapmaya gerekliliği" ne demek!)

2. 11 Mart 2009 tarihli 13:02'de "YÖK'ten, Sosyologların teknik hizmet sınıfına alınmasına uygun görüş" başlıklı haberin sondan bir önceki paragrafı "Yukarıda yer verilen YÖK kararının sonuç cümlesinde "adı geçen unvanların da bu kapsamda değerlendirilmesinin uygun olduğuna karar verildi." denilmiştir. Unvanlar ise yazının birinci paragrafında yer almıştır. memurlar.net kendisini haklı çıkartmak için düzelttiği metinde bile çarpıtmaya gitmektedir. BİRİNCİ PARAGRAFA ATIF YAPILDIĞI ve BİRİNCİ PARAGRAFTA UNVANLARIN YAZILI OLDUĞU SÖZÜ/BİLGİSİ DOĞRU DEĞİLDİR. (Unvanlar üçüncü paragrafta yazılmıştır ve atıfta orayadır)

3. Aynı yazının son paragrafında "Buna göre, sosyoloji bölümü mezunlarının THS'de değerlendirilmesi gerektiğine karar verilmiş olup, bu çerçevede şimdi sıra ilgili Bakanlar Kurulu Kararının alınmasına gelmiştir.

3.1. Resmi dil şekle önem verir ve kendisine atıf yapılırken "buna göre" ifadesi, kararın kendisine olduğuna göre "bu karara göre" demek daha uygun ve yazıyı konuşma dilinden uzaklaştırıp yazı diline yakın kılar ve muğlaklığı ortadan kaldırır.

3.2. "THS'de değerlendirilmesi" ifadesi kendi bağlamından kopuk ele alınmıştır. Çünkü kararda 1997 yılındaki YÖK kararına atıfla iki husus dile getiriliyor ve "bu kapsamda değerlendirilmesi" ifadesiyle hem THS hem de 36. maddenin A/4 bendi kapsama alanında bulunmuş oluyor. "THS'de değerlendirilmesi" denirse 36 A/4 kapsama alınmış olmaz, bu nedenle böyle bir ifade eksiktir.

3.3. "şimdi" şu an, hemen Bakanlar Kurulu karar alacak.. hem de "ilgili Bakanlar Kurulu" (ilgisiz Bakanlar Kurulu değil dikkat!) sıra mevzuat gereğince Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının mütalaalarındadır, BKK sonra karar verecektir.

Gerçekte "buna göre", "şimdi sıra", "ilgili BKK" ifadelerinden ne anlaşıldığı bellidir. Aynen unutulan "n" harfi olmadan bağlam içerisinde "Fen-Edebiyat Fakültelerini" dendiğinde kast edilenin ne olduğunun belli olması gibi. Bunu sorun edinen ve kararı 180 derece farklı anlayan/aktaran, bu durumu da yazımı unutulan "n" ye bağlayan bir kişinin yukarıdaki hususlara dikkat etmesi gerekmektedir. Öküz altında buzağı arayanlardan, Koç altında oğlak aranır.

4. Sosyolog eylem planı formunda editör "Sevgili arkadaşlar hukuki bir konuya ilişkin görüş serdederken cahil, rezillik, kınıyoruz gibi argümanlarla konuya yaklaşmak yakışık almamaktadır." durumun cehaletten kaynaklandığını söylemek, rezillik olarak görmek ve kınamak tepki ifadeleridir; argüman başka bir şeydir. Bir konun, durumun temellendirilmesi hususu için geçerli/gerekli görülen akıl yürütmelerin, kanıtlama girişimlerinin aracılığını yapar.

5. "İlgili karar okunduğundan sonuç cümlesinin, herkesin anlayabileceği şekilde net bir şekilde yazılmadığı çok açıktır." fazla "n" yazılmış (YÖK eksik editör fazla yazmış, dengelenmiş böylece.. sen neymişsin "N").. iki "şekilde" fazla olmuş..

6. "'Adı geçen unvanlar'gibi, yazının ilk paragrafına atıfta bulunulacağına, herkesi(n) net bir şekilde anlayabileceği türden unvanlar yazılmış olsaydı bu sorun oluşmazdı. (ilk paragrafa atıf yok bunu yukarda bahsettik ancak bu kez yine karşımıza "n" harfi çıkıyor. YÖK unutunca kıyamet koparmaya gerek yokmuş demek ki.. bak biz "n" yi unuttun diye söylediklerinin tam zıddını anlamıyoruz. Demek ki "n"yi unutmak yanlış anlamanın ön şartı değilmiş!) gerçekte bir sorun yok; o sorunu görebilmek için memurlar.net editörü olmaya, birilerinin gazına gelmeye ve kararın kendisini okumak yerine aklını ve muhakemesini rafa kaldırıp editörün peşine takılmaya ihtiyaç var..

Sanırım bu kadarı meramımızı anlatmak için yeter.. YÖK'ün "özensiz" yazısını kendi yanlış anlamasının ve gerçeği 180 derece zıddıyla haberleştirmesinin meşrulaştırıcısı olarak gören birisinin "özeni" de bu kadar işte! Editörün olaya yaklaşımıyla bakılırsa memurlar.net'in nerdeyse bütün haber ve yorumlarına itibar edilmemesi gerekir (bahse konu özensizlik bir çok haberde mevcut). Biz yine de yanlışın tekil olduğuna inanmak istiyoruz. Fakat özür dilenmediği sürece şahısların yaptığı yanlış, memurlar.net'in bütününü kapsayacak hâle gelmektedir. Bu yapılan yanlışın memurlar.net yönetiminin ve "marka"sının peşini bırakmayacağı açıktır.

11 Mart 2010 Perşembe günü saat 11:02'de yayımlanan "kasıtlı", "yanlı", "çarpıtılmış" ve gerçeğin tam zıddı olarak sosyologları direkt hedef alan haber kisvesine bürünmüş bilgi kırıntılarını memurlar.net karizmasını çizmek adına niçin kullandı / kullanıldı..

Pek çok şey söylenebilir, ancak geçmişten çıkartacağımız dersler var. 17/06/1988 tarihinde YÖK'ün kararıyla sosyologların sosyal hizmet uzmanı kadrolarında görev almaları uygun görülmüşken, 291 gün sonra yine YÖK'e 03/04/1989 tarihli kararı aldırtarak bu durumu iptal ettiren kimlerse, hangi mahfillerse; yürütme kurulu DPB'nin tutanak ve kararını yazdığı tarihten sadece 13 gün sonra karar vermesine rağmen (10/02/2010) 23 gün evrakın YÖK tarafından yazılmasını engelleyenlerle, memurlar.net'e nüfuz edenler aynı emele sahip olan, sosyologlara kadim /ezeli-ebedi düşmanlık besleyenlerdir. Düşman üreterek "biz" bilincini ve grup dinamiğini böylece sağlamlaştırmayı sosyologlar çok iyi bilir. Burada "üretilen" bir düşman ve komplo teorileriyle açıklanabilecek ve üstü örtülebilecek bir durum yok.. Yapıp-ettikleriyle ön almak isteyen ve ön kesmek adına türlü oyunlar oynayanlar var. memurlar.net'teki olayı da bu çerçevede görmek durumundayız.

Dikkat edilirse 11/03/2010 saat 11:02'de yapılan "uydurma" ve "maksatlı" haber 11:45 sularında geri çekiliyor. simurganka adlı editör aynı gün 12:08'de "sosyolog eylem planı" na yazıyor. Yazısı özür tonunda ve yaptığından pişman bir edayı değil "kendinize gelin" uyarısını içeriyor. Site sakinlerini uyarmak yerine haberi düzeltip, yanlış yaptığını beyan edip "özür" dilemek aklına gelmiyor. Sözümona "düzeltilmiş" haber yine aynı gün 13:02'de veriliyor. Hiçbir şey olmamış gibi. Ne bir açıklama var, ne de bir özür! Aynı konuda tam iki saatte (11:02- 13:02) birbirinin tam zıddı haberi aynı kalem yapacak ve açıklama yapmaksızın geçistirilecek. Bu durumu kabullenenler olabilir ama zerre kadar "vicdan" varsa bu yapılanlar orada karşılık bulacak ve hakettiği değerlendirmeyi görecektir. "Düzeltilmiş" habere pek bir sevinen ve olayın farkında olmayan, önündeki kağıdı okumak yerine yapılan yorumu gerçek zanneden "sosyolog"lara ne demeli bilmiyorum..

Sondan bir önceki aşamadayız. Çomak sokucular bunu bizden daha iyi bildikleri için ellerindeki bütün araçları kullanmaya çalışıyorlar. memurlar.net'te böyle bir haber yapıldı da n'oldu, YÖK kararı geri mi alındı tarzında safiyane sorular içerisinde bulunanlar bu cevabı haketmesler de şu gerçeği gözden uzak tutamayız. memurlar.net'i çok değişik kesimlerin izlediği bilinmektedir. Bunlar arasında karar mekanizmasında bulunan yüksek bürokratlar da bulunmaktadır. Yalan haber gerçekte sosyologları kışkırtmayı vs. değil bu kesimi etki altına almayı amaçlamaktaydı ve yayında kaldığı süreler içerisinde (40 dk.) "birileri" bu sürecin tamamlanmasında aktör olan, zincirin halkalarına telefon vb. yollarla ulaşarak haberi okumalarını temin ettiler. Yıllarca yaşadıkları mağduriyetler ortadayken ve karar ellerinde iken bile bu haberden karamsarlığa düşen "evet memurlar.net'te yazdığı gibi bu sayılanlar arasında sosyoloji yok!!!" diyebilen mestektaşların olduğu bir vasatta bahsi geçen yetkililerin kuşkuya düşmeleri nispeten anlaşılabilir bir durum.. Amaç da buydu ve gerçekleşince yazı yayından kalktı..

BKK öncesi gerekli olan Maliye ve DPB görüşleri için yazışmalar hazır olmasına rağmen o yazıların ilgili merciilere ulaşmaması tesadüf olmasa gerek.. bilenler bilir, bu tür işlerde "bir gün" bile çok önemlidir. memurlar.net'in bile iç çeperine nüfuz eden bu kişiler, sürecin geri döndürülemeyeceğinin farkında olmakla beraber işi yokuşa sürmek adına ellerinden geleni ardlarına bırakmayacaklardır!.

İşte memurlar.net'in açık, haksız, yalan, yanlış ve hedef alıcı haberden dolayı "özür" dilemesi tüm bu nedenlerden dolayı gerekliydi ve hâlâ geçerli.. Sağolsunlar bir-kaç arkadaş özür noktasında bastırdı; ancak geriye kalanlar haberin düzeltilmesine "fit" oldular. Emin olunuz ki başka bir meslek grubuna bu yapılanlar yapılsaydı yer yerinden oynardı. Sosyologların kırmızı çizgileri ve haklarına düşkünlükleri sınanmış oldu ve aslında niçin yıllardır mağdur oldukları da anlaşıldı!!! Şâirin sözüyle bitirelim gereksiz gibi görünen bu "gerekli" konuyu: "Adam mısın oğlum, hürsün, gez / seni bir kimsecik sürükleyemez // Adam değil misin oğlum, gönüllüsün semere/ küfür savurma boyun eğdiğin semercilere..


Birileri "Üsküdara gider iken" şarkısını söylerken  bizler üsküdarı geçen o atların üzerinde olalım ve şarkı bittiğinde söyleyecekleri sadece "Atı alan üsküdarı geçti" olabilsin.. bunun için son dönemeçte biraz dikkat ve gayret gerekmekte.. Maliyeden gelen haberlere göre okuduğu kararı anlayanların THS'ye geçmeleri; anlamayanların ise GİH'e talim etmeleri yönünde ciddi çalışması varmış. ÖSYM de karar metnini KPSS'de soru olarak hazırlamak üzereymiş.. doğru anlayıp ona uygun cevap vereni THS'li sosyolog, anlamayanı memurlar.net'e editör yapmak üzere.. bilginize..

Not: Bu süreç tamamlandığında belki bir çok kişiye teşekkür edilecek, şüphesiz bunların bir kısmı bu şükran duygularını fazlasıyla hak etmiş olacaklar. Ben burada çoğu insan bırakın iş yapıp, çözümün parçası olmak adına harekete geçmeyi, bulunduğu ortamlarda bile konuşmamayı tercih ederken isimlerini YÖK yazışmalarından gördüğüm ve bu kadarıyla tanıdığım Sn. Şükrü BİLGİÇ ve Sn. Serkan VARDİ'ye sonsuz teşekkür ederim. YÖK'e verdikleri dilekçelerle diğer unvanların yanında "sosyolog"ların da anılmalarını sağladıkları için..

Selamlar..

sosyolojistik@gmail.com

1 yorum:

Adsız dedi ki...

eline sağlık arkadaşım. çok güzel bir yazı olmuş. bu yazıyı foruma da taşıman iyi olur kanımca.